Hasan Cem Çal
Bugün, Cynthia Madansky’nin iki filminden oluşan bir programı izledik. Öncelikle, Cynthia’ya filmleri ve gösterime bizzat katılım gösterdiği için teşekkür etmek istiyorum. Sorularınız varsa, alabiliriz.
İzleyici
Ben soru sormak değil ama, tamamlayıcı birkaç şey söylemek istiyorum. Ben, 1982 yılında Kudüs’e gitmiştim, daha sonrasında iki kez daha orada bulundum. Benim gittiğim vakit, Ramazan ayına denk geliyordu. Ramazan ayında yabancıların Kudüs’e girişi yasaktır, yalnızca Müslümanlar’ın ibadetine açıktır. Ben pasaportumla giriş yaparken, kontrol gerçekleştirildi. Müslümanım, dedim. Pasaportumu gösterdim. Türk pasaportu, dedim. Türkiye’de Hristiyanlar da, gayri müslimler de yaşıyor, dediler. Orada, Fatiha okumak zorunda kaldım; Müslüman olduğumu kanıtlamak için. Ancak bu şekilde girebildim Mescid-i Aksa’ya. Tabiî ki Kudüs’ün statüsü ayrı bir konu, Filistin’in toprakları ayrı bir konu, mülteciler ise ayrı bir konu; bölgede üç farklı sorun var. Bu da, Kudüs’ün en ayrıksı yanlarından biri. Ben aslında gazeteciyim. Bunla alakalı yazmıştım. Kudüs’te, aslen, bir arsa kavgası var. Tek Tanrılı dinler için yapılmış Hz. Süleyman tapınağı mevcut; tek Tanrılı din için yapılmış ilk ve en büyük tapınaktır. Roma İmparatoru Titus, belgeselde de söylendiği gibi, bu tapınağı tamamen yıkıyor. Ve bir duvarı ayakta bırakıyor. Diyor ki; Yahudiler, dünyada bulundukça bu duvara baksınlar ve ağlasınlar. Bu yüzden düğünlerde, Yahudi damat, sağ ayağı ile bir cam bardak kırar; yıkılan tapınağın acısını unutmadığını göstermek için. Ve Mescid-i Aksa, o tapınağın kalıntılarının üzerinde kurulmuş. Bir taraf diyor ki, mekân bizimdir, hatta temelleri bile bizimdir. Siz sonrasında geldiniz; ve işgal ettiniz. Ama öyle bir bölge ki bu, Hz. İsa’nın çarmıha gerilirken geçirildiği yol hemen orada; Hz. Muhammed’in miraca, göğe çıktığı yer yine orası; yahudilerin en kutsal yeri, tek dayanakları da o duvar. 1967’de duvar çok alçakmış; 67’de İsrail’in işgalinden sonra duvarı kazmışlar ve ortaya çıkmış.
İzleyici
Büyük, siyah olan taş içerdeydi, değil mi?
Cynthia Madansky
Evet, içerdeydi.
İzleyici
Ama göstermediniz. Neden?
Cynthia Madansky
Evet, göstermedim.
İzleyici
Çok ilgi çekici, nedenini sorabilir miyim?
Cynthia Madansky
Film, aslında dinle veya dinî sembolizmle ilgili değildi. Film, aslen işgal, milliyetçilik ve benzeri konuların mekânı tekrar nasıl yapılandırdığı ile ilgiliydi. Dinî sembolizmle veya dinî deneyimin kendisinin mekândaki işlevi ile ilgilenmiyordu. Daha çok, mekânın politik veçhesiyle, politik durumla ilgileniyordu. Ama yine de, isteseydim de taşı çekmeme izin vereceklerini sanmıyorum. Film, aslında işgalin tarihi ve tapınakla alakalı ayaklanmaların bu işgal paralelinde nasıl geliştiği hakkında. Film, tamamen bununla alakalı.
İzleyici
Hikâyeyi anlatanlar rastgele mi seçildi, yoksa siz mi seçtiniz?
Cynthia Madansky
Kudüs’te çokça zaman geçirdim. Nazmee, hikâyeyi anlatanlardan biri, aslında fazlaca bilinen bir politik figür. Aslında, filmi yapmadan önce, filmin röportajlardan oluşacağını düşünmemiştim. Kendimin yazacağı bir essay-film yapmayı düşünüyordum. Ama süreç içerisinde, hikâyeleri anlatanlardan bir diğerinin tanıklıklarını dinledikçe, durumun gerçekten de çok karmaşık olduğunu gördüm. Özellikle de mekânın geçmişine aşina olmayanlar için durum daha da içinde çıkılmazdı. Ve kendisi, durumu çok iyi özetliyordu. Ardından Kudüs’e geri döndüm. Çekimler yapmaya devam ettim. Durumu anlatırken, onun sesini kaydediyordum; İngilizce konuşuyordu. Sonra, stüdyoya döndüğümde, düşündüm ki, aslında tüm konuşmaları Arapça kaydetmemiz daha iyi olabilir. Arapça’yı çok daha doğal bir şekilde konuşuyordu. Kız ise, 35 yaşında İsrailli bir kadın. Dindar bir aileden gelmiyor; seküler bir Yahudi aileden geliyor. İdeolojisini anlatım şekli oldukça temizdi, diye düşünüyordum. Röportaj yaptığım diğer çoğu kişi fazlaca metafor kullanıyordu, dinî referanslar veriyordu. Ama o çok direktti. Bu nedenle de onu seçtim. Diğer hikâyeyi anlatana göre, erkeğe göre çok farklı bir ideolojiden geliyor tabiî ki. Tapınak ile ilgili arzudan bahsediyor; ve neden bu arzunun tamama ereceğinden. Adam da benzer bir arzudan bahsediyor; ama konuyu çok daha politik bir yönden ele alıyor.
İzleyici
Nazmee yerine bir erkek de olabilirdi, değil mi?
Cynthia Madansky
Evet, olabilirdi. Ama diğer röportaj yaptığım erkeklere göre, dediğim gibi, çok daha direkt konuşuyordu. Tonunu, konuşma şeklini beğenmiştim.
İzleyici
Ben, konuyla ilgili kişisel fikrinizi merak ediyorum. Bugün oluşan bu çatışma ortamı içerisinde, sizce bir barış veya bir çözüm süreci mümkün müdür? Böyle bir gelecek görüyor musunuz? Siz, işin içerisinde bulunmuş biri olarak, nasıl bir çerçeve çizerdiniz? Bunu merak ediyorum.
Cynthia Madansky
Bu hafta gerçekleşen olaylar da, Amerikan Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınması da bu film ile ilgili. İşgal, şu anda çok büyük. Öyle ki, Amerikan Büyükelçiliği’ni dahi Kudüs’e yerleştirebiliyorlar. Bir barışın gerçekleşebilmesi için, Amerika’nın ve ayrıca Avrupa ülkelerinin de İsrail’in işgali ile ilgili eleştirel bir tutum almaları gerekiyor. Eğer bu gerçekleşmezse, hiçbir barış da söz konusu olamaz. Yıllarca bu konu ile ilgilenmiş ve işgalin yıldan yıla geliştiğini görmüş biri olarak diyebilirim ki, elli yedi yıllık kısa yaşamım içerisinde bunların olmuş olduğuna dahi inanamıyorum. Ve daha ötesi de gerçekleşebilir gibi gözüküyor; korku da bu. Çözümün tek yolu, İsrail üzerinde dışarıdan bir baskının gerçekleşmesi. Amerika için ise buna dair bir girişimden söz etmek mümkün değil. Gerçi bu konuda karşıt tarafta bulunan Amerikalılar da var. Ama azınlıklar.
Hasan Cem Çal
Katılım gösteren herkese ve Cynthia’ya çok teşekkür ediyorum.
Cynthia Madansky
Ben teşekkür ederim.
Bugün, Cynthia Madansky’nin iki filminden oluşan bir programı izledik. Öncelikle, Cynthia’ya filmleri ve gösterime bizzat katılım gösterdiği için teşekkür etmek istiyorum. Sorularınız varsa, alabiliriz.
İzleyici
Ben soru sormak değil ama, tamamlayıcı birkaç şey söylemek istiyorum. Ben, 1982 yılında Kudüs’e gitmiştim, daha sonrasında iki kez daha orada bulundum. Benim gittiğim vakit, Ramazan ayına denk geliyordu. Ramazan ayında yabancıların Kudüs’e girişi yasaktır, yalnızca Müslümanlar’ın ibadetine açıktır. Ben pasaportumla giriş yaparken, kontrol gerçekleştirildi. Müslümanım, dedim. Pasaportumu gösterdim. Türk pasaportu, dedim. Türkiye’de Hristiyanlar da, gayri müslimler de yaşıyor, dediler. Orada, Fatiha okumak zorunda kaldım; Müslüman olduğumu kanıtlamak için. Ancak bu şekilde girebildim Mescid-i Aksa’ya. Tabiî ki Kudüs’ün statüsü ayrı bir konu, Filistin’in toprakları ayrı bir konu, mülteciler ise ayrı bir konu; bölgede üç farklı sorun var. Bu da, Kudüs’ün en ayrıksı yanlarından biri. Ben aslında gazeteciyim. Bunla alakalı yazmıştım. Kudüs’te, aslen, bir arsa kavgası var. Tek Tanrılı dinler için yapılmış Hz. Süleyman tapınağı mevcut; tek Tanrılı din için yapılmış ilk ve en büyük tapınaktır. Roma İmparatoru Titus, belgeselde de söylendiği gibi, bu tapınağı tamamen yıkıyor. Ve bir duvarı ayakta bırakıyor. Diyor ki; Yahudiler, dünyada bulundukça bu duvara baksınlar ve ağlasınlar. Bu yüzden düğünlerde, Yahudi damat, sağ ayağı ile bir cam bardak kırar; yıkılan tapınağın acısını unutmadığını göstermek için. Ve Mescid-i Aksa, o tapınağın kalıntılarının üzerinde kurulmuş. Bir taraf diyor ki, mekân bizimdir, hatta temelleri bile bizimdir. Siz sonrasında geldiniz; ve işgal ettiniz. Ama öyle bir bölge ki bu, Hz. İsa’nın çarmıha gerilirken geçirildiği yol hemen orada; Hz. Muhammed’in miraca, göğe çıktığı yer yine orası; yahudilerin en kutsal yeri, tek dayanakları da o duvar. 1967’de duvar çok alçakmış; 67’de İsrail’in işgalinden sonra duvarı kazmışlar ve ortaya çıkmış.
İzleyici
Büyük, siyah olan taş içerdeydi, değil mi?
Cynthia Madansky
Evet, içerdeydi.
İzleyici
Ama göstermediniz. Neden?
Cynthia Madansky
Evet, göstermedim.
İzleyici
Çok ilgi çekici, nedenini sorabilir miyim?
Cynthia Madansky
Film, aslında dinle veya dinî sembolizmle ilgili değildi. Film, aslen işgal, milliyetçilik ve benzeri konuların mekânı tekrar nasıl yapılandırdığı ile ilgiliydi. Dinî sembolizmle veya dinî deneyimin kendisinin mekândaki işlevi ile ilgilenmiyordu. Daha çok, mekânın politik veçhesiyle, politik durumla ilgileniyordu. Ama yine de, isteseydim de taşı çekmeme izin vereceklerini sanmıyorum. Film, aslında işgalin tarihi ve tapınakla alakalı ayaklanmaların bu işgal paralelinde nasıl geliştiği hakkında. Film, tamamen bununla alakalı.
İzleyici
Hikâyeyi anlatanlar rastgele mi seçildi, yoksa siz mi seçtiniz?
Cynthia Madansky
Kudüs’te çokça zaman geçirdim. Nazmee, hikâyeyi anlatanlardan biri, aslında fazlaca bilinen bir politik figür. Aslında, filmi yapmadan önce, filmin röportajlardan oluşacağını düşünmemiştim. Kendimin yazacağı bir essay-film yapmayı düşünüyordum. Ama süreç içerisinde, hikâyeleri anlatanlardan bir diğerinin tanıklıklarını dinledikçe, durumun gerçekten de çok karmaşık olduğunu gördüm. Özellikle de mekânın geçmişine aşina olmayanlar için durum daha da içinde çıkılmazdı. Ve kendisi, durumu çok iyi özetliyordu. Ardından Kudüs’e geri döndüm. Çekimler yapmaya devam ettim. Durumu anlatırken, onun sesini kaydediyordum; İngilizce konuşuyordu. Sonra, stüdyoya döndüğümde, düşündüm ki, aslında tüm konuşmaları Arapça kaydetmemiz daha iyi olabilir. Arapça’yı çok daha doğal bir şekilde konuşuyordu. Kız ise, 35 yaşında İsrailli bir kadın. Dindar bir aileden gelmiyor; seküler bir Yahudi aileden geliyor. İdeolojisini anlatım şekli oldukça temizdi, diye düşünüyordum. Röportaj yaptığım diğer çoğu kişi fazlaca metafor kullanıyordu, dinî referanslar veriyordu. Ama o çok direktti. Bu nedenle de onu seçtim. Diğer hikâyeyi anlatana göre, erkeğe göre çok farklı bir ideolojiden geliyor tabiî ki. Tapınak ile ilgili arzudan bahsediyor; ve neden bu arzunun tamama ereceğinden. Adam da benzer bir arzudan bahsediyor; ama konuyu çok daha politik bir yönden ele alıyor.
İzleyici
Nazmee yerine bir erkek de olabilirdi, değil mi?
Cynthia Madansky
Evet, olabilirdi. Ama diğer röportaj yaptığım erkeklere göre, dediğim gibi, çok daha direkt konuşuyordu. Tonunu, konuşma şeklini beğenmiştim.
İzleyici
Ben, konuyla ilgili kişisel fikrinizi merak ediyorum. Bugün oluşan bu çatışma ortamı içerisinde, sizce bir barış veya bir çözüm süreci mümkün müdür? Böyle bir gelecek görüyor musunuz? Siz, işin içerisinde bulunmuş biri olarak, nasıl bir çerçeve çizerdiniz? Bunu merak ediyorum.
Cynthia Madansky
Bu hafta gerçekleşen olaylar da, Amerikan Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınması da bu film ile ilgili. İşgal, şu anda çok büyük. Öyle ki, Amerikan Büyükelçiliği’ni dahi Kudüs’e yerleştirebiliyorlar. Bir barışın gerçekleşebilmesi için, Amerika’nın ve ayrıca Avrupa ülkelerinin de İsrail’in işgali ile ilgili eleştirel bir tutum almaları gerekiyor. Eğer bu gerçekleşmezse, hiçbir barış da söz konusu olamaz. Yıllarca bu konu ile ilgilenmiş ve işgalin yıldan yıla geliştiğini görmüş biri olarak diyebilirim ki, elli yedi yıllık kısa yaşamım içerisinde bunların olmuş olduğuna dahi inanamıyorum. Ve daha ötesi de gerçekleşebilir gibi gözüküyor; korku da bu. Çözümün tek yolu, İsrail üzerinde dışarıdan bir baskının gerçekleşmesi. Amerika için ise buna dair bir girişimden söz etmek mümkün değil. Gerçi bu konuda karşıt tarafta bulunan Amerikalılar da var. Ama azınlıklar.
Hasan Cem Çal
Katılım gösteren herkese ve Cynthia’ya çok teşekkür ediyorum.
Cynthia Madansky
Ben teşekkür ederim.